MİLLİ SAVUNMA SANAYİNİN ÖNCÜLERİ-2 NURİ KİLLİGİL
Bir önceki sayımızda Nuri Demirağ’ı tanımıştık.Bu sayıda ise birçok özelliği ile tanınan Nuri Killigil’i sizlere tanıtmaya çalışacağım.
Mustafa Nuri Paşa (Killigil), 5 Mayıs 1890 tarihinde, İstanbul’da, Hacı Ahmet Bey ile Ayşe Hanım’ın 4 erkek 2 kız evladından biri olarak dünyaya gelmiştir. Ailesi arasında Osmanlı Devleti’nin son dönemine damga vuran kişilerden oluşan Nuri Paşa’nın ağabeyi Enver Paşa, amcası Kut’ül Ammare’de İngilizleri mağlup eden Halil Paşa ve en küçük kız kardeşi Rauf Orbay’ın eşi Mediha Hanım bulunmaktadır.
İlk eğitimini Manastır’da tamamlayan Nuri Paşa, borçları yüzünden evlerinin satılması üzerine Selanik’e gitmiş, oradan da ailesi ile tekrar İstanbul’a dönmüştür.1906 yılında Kuleli Askeri Lisesi’nden,1909 yılında Harp Okulu’ndan teğmen olarak mezun olan Nuri Paşa, Padişah’ın maiyet bölüğüne atanmış ve amcası Halil Paşa’nın (Kut) emrinde çalışmaya başlamıştır. Yeni görevini icra ettiği sırada İtalya’nın emperyalist düşüncelerle Trablusgarp’a saldırması üzerine gönüllü olarak Trablusgarp’a giden subaylar arasına katılmıştır. Ağabey’i Enver Paşa’nın kafilesi ile Mısır üzerinden Trablusgarp’a giden Nuri Paşa, Enver Paşa’nın ve daha sonra amcası Halil Paşa’nın emrinde; Derne, Bingazi ve havalisinde İtalyanlara karşı yerli halkın teşkilatlandırılmasında görev almış ve savaşa iştirak etmiştir.
İtalyanların Rodos ve Adalar’a asker çıkarması, Balkan Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesi üzerine Osmanlı Devleti, İtalya ile Uşi olarak bilinen antlaşmayı imzalayarak Trablusgarp’ı İtalya’ya bırakmak ve orada görev subayları geri çağırmak zorunda kalmıştır.
İstanbul’a dönen Nuri Paşa, 1 nci Dünya Savaşı’na kadar geçen kısa zaman diliminde Roma Askeri Ataşeliği, Viyana Askeri Ataşeliği Muavini olarak görev yapmış,15 Ağustos 1914 tarihinde ise Harbiye Nezareti Makam Yaverliğine tayin olmuştur.
1 nci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Enver Paşa, kardeşinin Trablusgarp Savaşı’nda bütün cephelerde savaşması, bölgeyi çok iyi bilmesi ve yerel halkın Nuri Paşa’yı çok sevmelerini de hesaba katarak Afrika Grupları Komutanı olarak bölgeye göndermiştir. Bölgede kendisine düşen görevi, genç yaşına rağmen üstün başarıyla yerine getiren Nuri Paşa, buradan, değişen dünya siyasetinin zorlamasıyla oluşturulan planlar neticesinde yeni kurulan Kafkas İslam Ordusu’nun komutanlığına atanmış ve Ocak 1918 tarihinde bölgeden ayrılmıştır.
Nuri Paşa Trablusgarp’tan döndüğünde rütbesi binbaşıdır. Trablusgarp ve Bingazi’deki başarıları göz önüne alınarak rütbesi Kaymakam’lığa (Yarbay) yükseltilir. Yalnız yeni görevinde, emri altında çalışacak subay kadrosunun yaş ve kıdemce daha büyük olacağı düşünülerek, Padişah fermanıyla Fahrȋ Ferik rütbesi ile Kafkaslarda Padişah adına askeri ve siyasi faaliyetlerde bulunma yetkisi verilir. Ayrıca, Yaverân-ı Hazret-i Şehrȋyârȋ’lik payesi verilerek Padişahın yaveri olur.
Gence’ye gelen Nuri Paşa, karargâhını bu şehre kurar. Hazırlıklar tamamlanır ve Bakü istikametinde taarruza başlanır. Sırasıyla; Gökçay, Salyan, Aksu, Kürdemir ve Şamahi tekrar ele geçirilir. Türk Ordusu Bakü’ye girdiği 15 Eylül günü, şehir tarihinin en heyecanlı ve unutulmaz günlerini yaşamıştır.Türk askerlerinin kontrolü altında Bakü asayişe ve ekonomik refaha kavuşmuştur.
Kafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa yardımcısıyla Bakü’de
Karabağ’a kadar olan bölgeyi fetheden Nuri Paşa, Enver Paşa’dan savaşın bittiğini, ateşkes masasına elimizin güçlü olarak oturmamız gerektiğini, bunun için de gerekirse Azerbaycan Hükümet şeklini Osmanlı Devletine benzer şekilde biçimlendirilmesi ve devlette söz sahibi olunması gerektiğini bildirdiği telgrafı alır. Ama İstanbul’da kurulan yeni hükümet orduyu tasfiye etmesi gerektiği ve başkente geri gelmesini kesin bir emirle bildirir.
Nuri Paşa, Trabzon’a, oradan da deniz yolu ile İstanbul’a gelir. Vapurdan indiğinde polisler tarafından tutuklanır. Ünlü Bekir Ağa Bölüğü’nde kalır. Ertesi gün İngilizlere teslim edilir. İngilizler, adından bile korktukları Nuri Paşa’yı Batum’daki Ardahan Kışlasına hapsederler. Nuri Paşa’nın burada olduğunu duyan Azerbaycan ve Batumlular Paşa’yı kaçırmaya karar verirler ve 8 Ağustos 1919’da muvaffak olurlar.
Kaçırıldıktan sonra Nuri Paşa Kazım Karabekir Paşa ile görüşmüştür. Bu sırada milli mücadele başlamış ve Nuri Paşa’ya, Azerbaycan’dan para yardımı temin etmesini istemiştir. Bu arada Bolşevikler, Azerbaycan idaresini ellerine geçirmişlerdir. Kızıl Ordu’nun acımasız davranışları zaten tetikte bekleyen halkı isyana yönlendirir ve Gence’de isyan başlar. Karabağ’da bulunan Nuri Paşa burada da ikinci bir isyan başlatmıştır. İsyan bastırıldıktan sonra Nuri Paşa İran üzerinden Erzurum’a gelmiş ve emrindeki askerlerle Sarıkamış harekatına iştirak etmiştir. Daha sonra, Erzurum ve Kars’ta bulunan fabrika ve imalathanelerin başına geçen Nuri Paşa, ele geçen silah ve cephanelerin tamir ve bakımını yaptırmıştır.
Bir süre Almanya’ya ailesinin yanına giden ve tekrar Türkiye’ye geri dönen Nuri Paşa, Kaymakam (Yarbay) rütbesiyle emekliye sevk edilmiştir. Önce, Ankara’da çinicilik işine giren ve başarılı olamayan Nuri Paşa İstanbul’a dönmüş, Zeytinburnu'nda; soba, döküm, seramik, matara yapmak üzere tesis kurarak iş dünyasına atılmış; ama kısa sürede silah ve mühimmat yapmaya başlamıştır. İlk büyük işini; Atatürk'ün 1934'te imzaladığı kararnameyle almış; Yavuz gemisi topları için gerekli olan kanat emniyetli tapalar üretmiştir.1936'da dağ topları için 24 bin tapa ve 1938'de Heinkel uçaklarının bomba yapımı gibi işleri de yapmıştır.
Sütlüce Fabrikası
Sütlüce’de bir fabrika kurmak için girişimlere başlayan Nuri Paşa 1938 yılında fabrikayı açmış, ürettiği silahları ve mühimmatı Milli Savunma Bakanlığı’na sattığı gibi Mısır, Suriye ve Pakistan’a da pazarlamıştır.
Nuri Paşa 3 Mart 1949 tarihinde Sütlüce’deki fabrikasında yaşanan patlama hadisesiyle hayata veda etmiştir. 02 Mart günü saat 16.50’de kapsüllerin muhafaza edildiği dolabın harareti 80 dereceyi aşması ve bu durumun hiç kimse tarafından fark edilmemesi nedeniyle büyük bir gürültü ile patlamış, kimyahanedeki diğer maddeler tutuşarak yangın kısa sürede büyümüştür. Müdüriyet dairesinde bulunan Nuri Paşa olayı öğrendikten sonra hemen Hasköy İtfaiyesine haber vermiş, kendisi de hemen olay yerine koşmuştur. Kendisi işçilerine dışarı çıkmalarını söylemiş ve içeride kalan olup olmadığına bakmak için “Ben depoya gidiyorum.” şeklinde seslenmiştir. Depo dediği yerde 2000 havan mermisi bulunmaktadır. Bu arada itfaiye gelmiş ve kimyahanedeki yangını söndürmek için çalışmaya başlamıştır. 2000 havan mermisinin patlaması ise büyük bir faciaya sebep olacağı için Nuri Paşa duruma bakmak için iyice içerilere girmiş ve bu esnada yangın daha da alevlenmiş ve tahta döşemelerden, içi barut ve troil gibi infilak edici maddelerle dolu başka bir depoya sıçramış ve bu maddeler infilak edince bütün İstanbul’dan duyulan bir patlama meydana gelmiştir.
Atilla Oral tarafından yapılmıştır.
Gece boyunca yangın devam etmiş ve o gece yağan yağmur itfaiyecilere söndürmede kolaylık sağlamıştır. Olayın duyulması üzerine devlet görevlileri gelmiş, yapılan bütün aramalara rağmen Nuri Paşa bulunamamıştır. 6 Mart günü Nuri Paşa’ya ait kravat ve gömlek parçaları bulunmuş ve Paşa’nın vefat ettiğine kanaat getirilmiştir. Bu patlamada 27 kişi daha hayatlarını kaybetmiştir.
Nuri Paşa’nın eşi Mısır Prenseslerinden Misli Melek Hanım ise, patlamanın olduğu 2 Mart günü Kahire’ye ailesinin yanına gitmiştir. Misli Melek Hanım’ın patlamadan haberi geç olmuş ve 16 Mart günü İstanbul’a dönmüştür. Nuri Paşa’nın cenazesi kaldırılırken boş tabut gömülmüştür. Ömrü savaş meydanlarında geçen, silah ve mühimmat konusunda bir uzman olan Nuri Paşa’nın ölümünün bir sabotaj mı yoksa kaza mı olduğu tam manasıyla açıklığa kavuşmamıştır.
Nuri Killigil üzerine kapsamlı bir eseri bulunan yazar Atilla Oral, Milli Mücadele yıllarında, bugün Erzurum Firdevsoğlu Kışlası'nda yer alan askeri fabrikanın kurucusunun Nuri Paşa olduğunu belirterek, "Ermenistan ve Ruslardan elde edilen silah, cephane ve makine parçalarıyla bir atölye kurmuştur. Bu bilgiler ağabeyi Enver Paşa ile yazışmaları, bazı belge ve anılarında geçer." şeklinde bilgi vermiştir.
Nuri Paşa'nın Almanya'da aldıkları eğitim sonrası kardeşi Ertuğrul ile 1925'te Kütahya'da seramik üzerine bir anonim şirket kurduğunu, girişimlerinin Nuri Conker ve Recep Peker gibi Atatürk'ün yakın arkadaşları tarafından desteklendiğini dile getiren Oral, Killigil'in 1931 yılında kardeşi hayatını kaybedince bu işi bırakarak Sütlüce ile Zeytinburnu'nda silah fabrikası kurduğunu belirtmiştir. Oral, Nuri Paşa'nın Sütlüce'deki fabrikayı hükümetin desteği ile bulduğu krediyle alarak silah ve mühimmat üretecek şekilde dönüştürdüğüne dikkati çekerek, şunları vurgulamıştır.
"Nuri Paşa'nın Türkiye'de öncü sayılabileceği konu 9 mm tabanca üretimidir. 1927'de Polonya Patent Enstitüsü'nden 20'ye yakın beratını aldığı ürünleri var. Daha az parçalı silahlar üretiyor. Bekçi, polis ve silahlı kuvvetler içerisinde de dağıtılmış tabancaların üretimini gerçekleştiriyor. Piyasada Killigil adıyla bilinen tabancalar bugün dahi birçok kişinin belinde durur. Milli hükümet zamanında elinde kullanamadığı birtakım malzemeleri dönüştürüyordu. Mesela top mermilerinden tayyare mermisi yapıyordu. Çeşitli fikir ve önerilerle Nuri Paşa önemli hizmetlerde bulunuyordu.
İsrail'in kuruluşu ve sonrasında Nuri Paşa'nın Filistinlilere ve bölgedeki diğer Arap ülkelerine silah sattığını belirten Oral, "Nuri Paşa, İsrail'in kuruluşuna karşıydı ve 'Devlet üstüne devlet olmaz.' diyordu. Bu dönemde Araplara silah konusunda yardımda bulunuyor. Vefat ettiği dönemde Mısır'da iki fabrika kuruluş aşamasındaydı, Suriye'de ise kurulmuştu. Aynı dönemde bir başka Türk firması Şakir Zümre'nin de fabrikaları vardı. Nuri Paşa'yı da bu yardımları sebebiyle öldürdüklerini düşünüyorum. Bu amaçla yok ettiklerini de ölümünün hemen ardından Londra'da bir araya gelen Araplar da söylemişti." ifadelerini kullanmıştır.
Nuri Paşa'nın da ölümüyle sonuçlanan fabrikadaki patlamayla ilgili kapsamlı itfaiye ve adli tıp raporlarının kayıp olduğunu, Nuri Killigil, Şakir Zümre, Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş' un idealleri olan insanlar olduğunu dile getiren Oral, "Bu isimlerin hepsi birbirini iyi tanırdı. Hatta 15 gün bir fabrikada çalışan personel, 15 gün de diğer fabrikada çalışırdı." demiştir.
Bir insan ömrüne üç devlet sığdıran, vatan savunması için imparatorluk topraklarının her yerinde savaşan, ölümden korkmayan, savaş dehası olduğu gibi mühendislik alanında söz sahibi olan, Türkiye’de yeterince bilinmeyen ama buna karşılık Azerbaycan Halkının gönlünde yıkılmayacak bir taht kuran ve önderliğindeki Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü kurtarması şerefine yazılmış Nuri Paşa Zafer Marşından bir bölüm ile yazımız bitiriyor, saygı ve minnetle anıyoruz.
Nuri Paşa at belinde, Türkiye’den Kars’tan gelir
Azerbaycan diye diye, yenilmeyen aslan gelir
Dalgalanan Türk Bayrağı, istiklalden haber verir
Türk’ün şanlı tarihine, zaman er oğlu er verir
Edirnekapı Şehitliği
Kaynakça:
http://www.kirmizilar.com/tr/index.php/tarihten/1548-unutulmus-bir-kahraman-nuri-pasa-killigil
https://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/nuri-killigil-kimdir-recep-tayyip-erdoganin-bahsettigi-nuri-killigilin-hayat-hikayesi-2074285/arjörü ve mermileri ile bir arada görülebilir.
http://www.gercekhayat.com.tr/portre/kafkasya-daglarinda-acan-bir-cicek-nuri-pasa/
https://www.timeturk.com/turkiye-nin-ilk-silah-fabrikasinin-bilinmeyen-hikayesi/haber-516613
https://www.fikriyat.com/tarih/2017/09/14/68-yil-once-ilk-milli-silah-fabrikasinin-basina-gelenler
BİR CEVAP YAZ